25 Ağustos 2019 Pazar

EFES HATIRASI




Eskiden Efes'e gittiğimde, yamaç evler benim için Efes'in en gizemli yeriydi. Son 25 yıl içinde, defalarca Efes'e gelmeme rağmen, ilk kez Romalıların yaşadıkları yamaç evleri göreceğim. Arkeolog Cengiz içten, beni Efes'in caddelerinde dolaş­tırıyor. Ancak özel izinle girilebilen bu evlerin restorasyonu, 1960'tan beri devam ediyor.

İşte yıllardır görmeye can attığım evlerin için­deyim. Evler yamaçlara yerleştirilmiş, belliki hepsinden deniz görünüyordu . Her duvarda, her taşın altında Romalıların nasıl yaşadığına dair ipuçları var. Hayal gücümü Cengiz Bey'in verdiği bilgilerle destekliyorum; "Bak, nasıl bizde mefruşat, perde, halı var, Romalılarda da evin süsü belli ki, duvardaki freskler ve yerdeki mozaiklerde. Şu duvara bak, duvar kağıdı gibi, yenilik yapmak istendikçe eskisinin üzeri­ne yeni duvar resmi yapılmış."

Hiç arkeoloji ve tarih sevmesenizde, Efes'e ve bu yamaç evlere kayıtsız kalamazsınız. Efes, Antikçağ'ın en ünlü şehirlerinden biriydi. Bu­günde dünya üzerinde, gezenlerin büyülendiği ve seyahatlerinin doruk noktası olduğunu söyledikleri bir yer. Örneğin, Yunanistan'da, birçok tarihi yer gezmiş olan turistler, tüm Yu­nanistan'da gezdikleri arkeolojik kalıntıların toplamının Efes kadar olmadığını söyler.



Efes'te 2000 yıl önceki, mermer caddelerden geçen at arabalarını, mozaik kaldırımlarda to­galarını ve sandaletlerini giymiş Romalıları, caddenin iki yanında yamaçlara kurulmuş fresk ve mozaiklerle bezenmiş evleri hissede­biliyorsunuz.

Bu büyülü kapıdan girebilmek için turistin tek anahtarı rehberdir. Rehberin, turistin gözünde bir yeri nasıl canlandırdığı, sorulara verdiği ce­vaplar önemlidir. Çünkü gemilerle günübirlik gelen turistlerin Türkiye hakkında çok az bilgi si vardır. Bazen buradan ayrılırken hala bir Yunan adasında olduklarını sanır bu insanlar.

Efes'in Kuretler Caddesi'nden iniyorum . Bu caddenin sonundaki Celsus Kütüphanesi beni hep büyülemiştir.

Bilgelik, erdem, alın yazısı ve bilgiyi temsil eden heykellerin önünde durup, tek tek bu kavram­ları düşünüyorum. Antikçağ'ın en önemli kü­tüphaneleri İskenderiye ve Bergama kütüpha­neleriymiş. Bergamalılar parşömeni keşfetme­den önce, dünyadaki tek kağıt Mısır'da yeti­şen bir bitki olan papirüsmüş. Papirüs çok pa­halıymış ve sadece bir yüzüne yazılabiliyormuş. En büyük zorluğu ise rulo şeklinde sakla­nabilmesi ve ciltlenememesiydi . Bu nedenle şahısların bir kitaba sahip olması neredeyse imkansızmış. Keçi derisinden elde edilen par­şömen icat edilince, halk da kitap sahibi ola-bilmiş. 24000 kişilik antik tiyatrodan limana doğru bakarken, adeta Kleopatra ile Anto­nius'un balayı için neden Efes'i seçtiklerini anlayabiliyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder