16 Ağustos 2019 Cuma

BOZCAADA TARİHİ


BOZCAADA TARİHİ

"Tanrı, insanları uzun ömürlü olsunlar diye, Tenedos'u yaratmış" diyor Herodotos . Yılın 250-300 günü, poyrazın estiği adada, bunu söylemek için o kadar da iddialı olmak gerekmiyor. Bozcaada, feribotla yaklaşırken görünen, çirkin resmi binaların ve Baytur konutlarının dışında, bir adanın çağrıştırabileceği her şeye ve de fazlasına sahip. Masmavi bir deniz, balıkçı motorları, küçük kahveler, ıssız koylar, bağlar, bağ evleri, zakkumların, begonvillerin, sardunyaların taştığı arka sokaklar, beyaz badanalı taş Rum evleri, renkli cumbalı ahşap Türk evleri... Bağ bozumu zamanı atmosferi başkalaşıyor adanın. Bağlarda üzüm salkımları ağırlaşıyor, fabrikalarda, evlerde şarap yapılıyor .
Feribot, karayla bağlantının en önemli unsuru. Kışın, bazen kötü hava koşullarında, ada halkının bir hafta boyunca karşıya geçemediği oluyor. Yine feribotla yaklaşırken, adanın böylesine ağaçsız olması dikkatin izi çekebilir. Adada ağacın az olmasının nedeni, kuvvetli rüzgarlar. Özellikle, turizmle geçinen ada halkı için de önemli feribot. Her feribot gelişinde limanda, üzerinde pansiyon isimleri yazılı tabelaları tutanlar bekleşir. Her feribot yanaştığında, yataklara yeni çarşaflar konur. Bozcaada, tam anlamıyla turistik bir ada değil. Bazı bölgelerde rastlanan, turizmin verdiği o pişkinlik adada yok. Fiyatlar, turiste göre ayarlanmamış . Malını ısrarla satmaya çalışan satıcılar yok. Aşırı kalabalık yok. Sokaklarda, dükkan karmaşası ya da yüksek müzik sesi yok. Bu durum adanın doğal ve tarihi sit alanı olmasından kaynaklanıyor. Her ne kadar hissettirmese de, adanın ekonomik hayatında turizmin önemli bir yeri var. Buna rağmen, Bozcaada yönetimi, turistin adaya gelmesinin nedeninin eskiyi görmek olduğunu tam olarak kavrayabilmiş görünmüyor. Adanın silueti çok iç açıcı değil, bir zamanlar çirkin binaların yerinde değirmenler varmış. Yine bugün, hem güzel hem de işlevsel olan parke taşı yolları bozmaya yönelik bir eğilim hissediliyor. Şaraptan başka adaya özgü, hediyelik eşya yapılmıyor. Lisa'nın kafesinde gördüğüm, seramik üzerine naif ada resimleri yapan levhacı artık yaşlanmış. Adada, sayısı oldukça yük­sek bir ressamlar topluluğu ve birkaç da resim galerisi var. Bunların arasında ilk kurulan, altı yıllık bir geçmişi olan Rengigül Sanat Gale­risi. Sergilerin, her 15 günde bir değiştiği Rum Mahallesi'ndeki galeride, adada yaşayan ya da Türkiye'nin birçok yerinde üreten res­samların eserleri sergileniyor.

Bozcaada ve Gökçeada Çanakkale Boğazı'nın ağzında yer alıyor. Türkiye'nin Gökçeada ve Marmara Adasından sonra üçüncü büyük adası. Çanakkale'nin ve Türkiye'nin köyü olmayan tek ilçesi. Kıyıya, 6 km Çanakkale Bo­ğazı'na ise, 19 km mesafede. En yüksek yeri 191 metre yükseklikteki Göztepe . Buradan, Truva, Çanakkale Boğazı'nın girişi, Gökçeada, Edremit Körfezi, Kaz Dağı ve Assos görülebilir. Bozcaada'nın eski adı, Tenedos. Deniz Tanrısı Poseidon'un çocuklarından Kiknos'un oğlu Tenes , kral babasına eş gelen kadına göz koydu diye bir kavalcı tarafın­dan iftiraya uğradı ve babası tarafından bir sandığa kapatılarak denize atıldı. Tenes, bu adaya varıp, burada yaşamaya başladıktan bir süre sonra, babası gerçeği öğrendi. Af dilemek için, adaya geldi ancak gururlu Te­nes, geminin halatını bir vuruşta kesip onu geri gönderdi. Tenes sürgün olarak geldiği bu adaya adını verdi.
Feribottan inince, merkeze doğru, soldaki Türk Mahallesi olarak da bilinen Alaybey Mahallesi, sağdaki ise Rum Mahallesi olarak bilinen Cumhuriyet Mahallesi. Kalenin ve li­manın çevresinde evler var. Bağ evlerinin dışında, adanın büyük bir bölümünde yapılaş­ma yok. Adada yapılaşmanın kuralları var. Üç dönüme 80 m2 tek katlı eve izin veriliyor. Rum Mahallesi, 1800'Ierde büyük bir yangın geçirmiş. Amerikalı bir mimar tarafından ma­halle yeniden planlanmış ve birbirini dik kesen sokaklar yapılmış. Aşağı doğru inen bazı so­kaklar, limana, bazılarıysa kale arkası ya da arka deniz denilen barların sıralandığı kıyıya çıkıyor. Rum Mahallesi'nde 1869 tarihli bir ki­lise var. Kilisenin Venedikliler zamanında ya­pıldığı sanılıyor. Bahçedeki çan kulesi onarım­da. Kilisenin yakınındaki bir taş evin kapısın­daki levhanın üzerinde, "Sokrat'ın Evi" yazı­sı sizi şaşırtmasın. Burası, yaşamının büyük bir bölümünü adada geçiren Sokrat İncesu'nun evi. İncesu, Osmanlı ordusunda subaylığa ka­dar yükselen ve Çanakkale Savaşları'nda çar­pışmış bir i. Bu mahallede, İstiklal ve Atatürk caddeleri görmeye değer. Adanın 1600'Ier­ den kalma iki camisini, Türk Mahallesi çevreli­yor. Mahalledeki, iki tarihi hamam, 1960'Iara kadar kullanıldıktan sonra şarap fabrikası de­posuna dönüştürülmüş. Ayrıca, iki katlı ahşap cumbalı evler ve bugün çocuk parkı olarak kullanılan Namazgah Meydanı da burada. Bozcaada Kalesi, Ege'nin en iyi korunmuş kalelerinden biri. Kesme taştan yapılan kale, tarih boyunca, Cenevizliler, Venedikliler, Ro­malılar, Bizanslılar ve Osmanlılar tarafından savunma amaçlı kullanılmış. Kale gezilebiliyor. İçkalede ise, ada halkının desteğiyle kurulan, mütevazı bir müze var. Müzede, ça­nak çömlekler, eski şarap fıçıları, amforalar ve bir köy odasına ait etnografik eşyalar görüle­bilir. Kale ve müze, 10.00-18.00 saatleri arasında açık.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder