14 Eylül 2019 Cumartesi

Arabistandan Aklımda Kalanlar


Minarelerden yayılan sabah ezanı, damların üstünden yankılanıyordu: “Haydin felâha. Namaz uykudan hayırlıdır...”

Hac sırasında, dini bir amaçla bir araya gelmiş dünyanın en büyük cemaati içinde sürükleniyorum. İnananların oluşturduğu kalabalıklar, dar sokaklardan ve kapalı çarşılardan büyük Mescid-i Haram'a, kutsal kentin yüreğine akıyor. Hepimiz farklı ülkelerden ve farklı kültürlerden geliyoruz, ama şimdi her birimiz aynı hac kıyafeti içinde, beyaz pamuklu kumaştan dikilmiş mütevazı ihramlara bürünmüş haldeyiz. Bu kutsal yapının içinde demirci, bankacı, Bedevi, başbakan ya da yoksul herkes uyum içinde niyaz ediyor, herkes Allah'ın gözünde aynı değeri taşıyor.

Ama bu kez, o dar sokaklar olağandışı sakin görünüyor. İslamiyet'in en kutsal ibadethanesinde yüzlerce duvarcı ve marangoz çalışıyor, ağır kapıları onarıyor, minarelerdeki kurşun deliklerini dolduruyor, eskimiş mermer levhaları yeniliyor.

Birkaç hafta önce silahlı bir grup, Suudi Arabistan'ın iç bölgelerinden fanatik bir İslamcı'nın liderliğinde Mescid-i Haram'ı ele geçirmişti. Amaçları, Suudi liderlerinin ahlaki yozlaşmışlığını ve modernleşme girişimlerini protesto etmekti. Bu hareket İslam dünyasında büyük bir öfke dalgası yarattı. Libya ve Pakistan'da, ABD'nin bu saygısızlığa karıştığı yönündeki asılsız söylentilerle ayaklanan kalabalıklar, ABD büyükelçiliklerine saldırdılar.

Ortadoğu'da derin değişimlere yol açan güçler, bilinen en etkili kuvvetin kisvesiyle Mekke'de su üstüne çıkmıştı: insanlık tarihinin en büyük servet transferi. Sanayileşmiş ülkeler tahmin edilemeyecek kadar çok milyar doları, petrol karşılığında Ortadoğu'ya akıtıyordu. Oysa bu ülke insanlarının değer yargıları büyük oranda yoksulluk, sadelik ve inanca dayanıyordu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder